text
stringlengths 0
191k
|
---|
getürmek içün Şâh bizi da'vet idüp biz dahi var kuvvete bâzuya getürüp namus devlet-i |
âliyyeye layık ta'zim ve ikrâm-ı vech üzre taht-ı revânı tezyin ve nâme-i hümâyunu vaz' |
idüb on iki arab-ı akkâm libâs-ı mahsusâlarıyla ve sekiz çukadâr-ı mülebbes taht-ı |
revânın etrafını dâire-i mâdâr-ı ihâta idüb önünce yedekler akabde bendeniz ve etba'mız |
tertib ile Şâh'ın oturdığı çârbâğın hanesine varup üçüncü kapudan içerü girdiğimizde Şâh |
karşuda oturur imiş beyn û yesârende üç bin kadar sürh-ser mükemmel silâhlar ile kıyâm |
üzre ve on kadar vezirleri ve beğlerbeyi ve otuz kadar ricâl-i devlet ve erbab-ı menâsıb ve |
defterdârân ve küttâb kuûd üzre olup biz bunların ortasından harâman-ı reftâr ile başımızda |
kafes-i destâr ve arkamızda samuru erkan-ı kürki ve elde nâme-i hümâyun aheste aheste |
yürüyerek tâ Şâh'ın oturdığı sofanın önüne varılub benim ile Şâh'ın ma-beyni heman bir zirâ' |
kadar kaldıkda sağ elime nâme-i hümâyunu alup bâlâ tutup ve sol elim ile adâb meclis-i |
mülükâne üzre temennâ iderek esselam-ü aleyküm euzubillahimeneş-şeytanirracim |
bismillahirrahmanirrahim hezâ kitabünâ yantıku aleyküm bil-hakk âlâ fermân fermân-ı |
memâlik-i Osmâni Sultan-ül berreyn ve Hakan-ül Bahreyn Sâni-i İskender Zü-l-karneyn |
Hadim-ül-Haremeyn-us-şerifeyn es-sultan ibn-i e-s-sultan ibn-i e-s-sultan şevketlü kudretlü |
azimetlü es-sultan Gazi Ahmed Han ibn-i es-sultan Gazi Mehmed Han ibn-i es-Sultan |
İbrahim han eazzalahu ensârehu hazretlerinin nâme-i hümâyun şevket- makrûnlarıdır ki |
Şâh Cimcâh hûrşid-i külah huzur-u saâdetlerine çok çok selâm ihdâ idüp hatırlarin suál |
iderler deyü ezân payesiyle bülend-âvaz ile söyledim ben bu kelam-i fikarat uzre eda |
iderken itimâd-üd devle sağ tarafımda benimle beraber turur idi iki defa nâme-i |
hümâyunu teveccüh eyledi ben asla iltifat itmedim bir def'a dahi Şâh kendileri bin-nefs |
almağa meyl eyledi amma bu kulları takririmi tamam itmedikçe kat'â bir tarafa bakmadım |
sözümü tamam etdikde Şâh'ın üçüncü def'a meylinde nâme-i hümâyun iki defa takbil ve |
başım üzeri koyub Şâh'a sundukda dizi üzre kalkup nâme-i hümâyunu iki eli ile elimden alup |
ve öpüp başına kodı elinde tutup andan Kızlar Ağâsına işaret idüp ol dahi Şâh'ın elinden |
alup ve öpüp başı üzre koyup elinde tutdı Şâh bana otur deyü emir eyledi bendeniz teeddüb |
idüb oturmadım tekrar emir eyledi yine oturmayınca Kâpûcular Kethüdâsı kolumdan tutup |
zor ile kuud itdirdi. İbtidâ ki suâli "şevketlü hünkâr hazretleri ne âlemdedir dimâğları çâğmı |
dır ya'ni mizâcları eyümidür ve hala İstanbul'da mıdır didiklerinde "bendahi beli |
Şâh'ım elhamdülillah-i teale vücud-u şerifleri sıhhat ve âfiyet üzeredir mukarrer |
saltanatlarında istirâhat üzredirler" deyü cevap virdim vezir-i a'zamına Farisi lisân üzre benim |
adımı sordı bendeniz "Şâh'ım ism-i merrâ ezmen persi" ya'ni "adımı Şâh'ım bana sor |
Dürri'yim Elçi-i Şâh-ı Rum'um herçe fermân Şâh bud mümem didim ya'ni ben Dürri'yim |
Pâdişâh-ı Rum hazretlerinin elçisiyim her ne ki anlar bana fermân itmişdir anı icrâ işim |
gerekdir didiğim gibi hey ilçi efendi sen hoş geldin sefâ getürdün yollarda çok zahmet |
çekdin mi deyü Farisiçe sorı bir kâç cevablar virdim sonra götürün yerinde otursun deyü |
fermân eyledi Kâpûcılar Kethüdâsı buyurun deyü beni kaldurub Şâh'ın mukâbelesinde oturan |
Vüzerâ'nın yanına götürüp ikinci vezirin alt yanında yer gösterdiler ve önüme birkaç tabak |
şeker bile koyup biz dahi şeker yemeğe başladık ammâ Şâh'ın nazarı dâima benden yana |
olup vezîri ile biraz beni söyleşdiler ammâ ne didiler işitmedim ancak vaz'larından |
mahzuziyyet ve enbesât terâş eyledim ve tekrar Şâh beni karşusuna talep eyledi Kâpûcılar |
Kethüdâsı koltuğuma girüp kaldırup Şâh huzuruna götürdi ayak üzerinde bize İstanbul'dan |
çıkalı ne kadar müddetdir ve Bağdâd'da kaç ayda geldin ne mikdâr meks eyledin ve |
şevketlü hünkâr hazretleri seninle Bağdâd Vâlisine nevâziş nâmeler gönderdi mi Hasan Paşa |
hûb adamdır ben anın hem-civârlığından mahzûzum Meşhedine varan züvvârrımıza çok |
riâyet ider ber-vecihle yahşi kişidir deyü vâfirşinâsen eyledi. Bendahi münasebetle vech-i |
ma'kul üzre cevap virdim tekrar beni karşusunda yerime gönderdi ve Şâh kendü |
önünde ki şekerden ikrâman bize vâfer şeker gönderdi iki defa altun ibrik ile çay-ı şırbihi |
geldi ve kahve geldi ba'dehu nakâra faslına başladılar taâm döşendi tekrar bize mahsus |
kahve geldi andan sonra kalkup oturduğum yerden veda' idüp hanemize geldik bir haftadan |
sonra bizi vezîr-i a'zam da'vet eyledi biz dahi devletlü sahib-i devlet efendimiz |
hazretlerinin mektubların maan alup gitdik i'timâd-üd-devle beni gördüği gibi yerinden |
kıyam idüp istikbâl eyledi bize kendü yanında yer gösterdi mektub –u şerifi ta'zim ve |
ikrâm ile öpüp yedine virdik ol dahi alup öpdi başı ucuna kodı ve bize çay şerbeti ve |
şeker getürdiler kâh Türki kâh Farisi sohbete başlayup eş'ârlar okunarak ve kâh İstanbul ve |
sair memâlik-i mahrusenin âb-u havâsı letâfet-i nezâfeti sual ve iktizâsına göre cevablar |
virildi ve ol meclisde vâfir-i işâr okundı erbab-ı maârif-i ce'miyet olmağla keremiyyet |
üzre sohbet olundı elhamdulillah cümlesi tahsin eylediler Rum-u behcet-i rüsûmde bu |
mertebe Fârsidân var imiş deyü sitâyişler itmişler ba'dehu musiki faslına başlandı ve |
taâm gelüp yenüp şerbetler içildi kalkdıkda bize bir donanmış altun rihtelü at piş-keş idüp |
ammâ rikâbı Timur idi rihti pirinçden idi ammâ üzerinde tahminâ onbeş miskâl mikdârı |
altun kablayup besâtı dahi ana göre idi binüp konağa geldikde elli kadar kızılbaş ile Mir |
âhûr ve Rikâbdâr ve Celâd-dâr namında bile geldiler yine bunlara kırk adet sikke-i hasene |
ve birkaç zera' sandâl virüp def' eyledik birkaç gün meks üzre iken meğer Şâh biz |
vardığımızda Isfahan'a menzil ile adam irsâl idüp bizim ile hem sohbet olmak içün erbâb-ı |
maârifden Muhammed Zeki ve Ağâ Nur Ekber ve Mesrur ve Merkâs ve Ali Naki ve |
Muhammed Naki namında altı nefer kimesne ve birkaç havânende ve sâzende getürdüp |
yanımıza ta'yin eylediler ekser evkat anlar ile eğlenüb mukaddem gönderdikleri akçe |
yevmiye hesabı üzre tamam oldukda tekrar Şâh tarafından dört yüz tumân akçe ki altı bin |
altı yüz altmış guruş ider masraf-ı bahâ gelüp birkaç günden sonra Şâh yine bizi |
meclisine da'vet eyledi vardığımızda bize nâme-i hümâyunun mazmûnunı ve mucibince |
etraf memleketlerine tahrir eyledikleri fermânlarını takrirden sonra mukaddemâ oturduğumuz |
makamda oturup şeker şerbetleri içildi andan bizi karşusuna getürüp ne işlersen |
eyümisen konağından mahzûzmısen didikde beli Şâh'ım her vechle mahzûzım |
elhamdulillah-i tealâ zevkimiz vardır didim hünkâr hazretleri şimdi mukarer saltanatlarında |
mı yohsa sayd ve şikâr ederler mi " hayır Şâh'ım itmezler şikâr-gâh dahi itmezler mi |
didiklerinde "şikâr-gâh iderler" didim güldiler valide-i mâcidleri ve birâder-i mecidleri |
sayd-i şikâre mâiller idi bunlar niçün itmezler hususa sayd ve şikâr mülük-ü izâmın |
şanındandır" gerek idi ki ideler bu kulları cevap virdik Şâh'ım bizim şevketlü Padişâhımız |
Şehzâdeliğinde tahsil-i maârife gayet sa'y idüp tevârih-i mülük-ü islâmın âsârına hayli |
tetebbu'ları var idi bir gün tevârih mutâlaa iderken bir mahalle gelmişki Nüşirevân buzer-i |
cumhura suâl ider ki sayd ve şikârda ne ma'kule şikâr saydi leziz ve faidelüdür haskim |
âkil cevap virmiş ki pâdişâhım reaya ve ahâlinin kulubuni sayd itmek cümle |
saydlardan leziz ve latifdir ve ahiretde intifâi ziyadedir dimiş Pâdişâhımız buna vâkıf |
oldukda kendü kendüne ahd ve yemin itmiş ki eğer hak tealâ bana taht-ı osmâniye cülûs |
itmek mukadder iderse kat'an sayd ve şikâre gitmeyüp ta'mir kılup ıbâd ve terfiye-i |
ahvâl-i bilâd takayyud ideyim deyü cenab-ı bâri ile ahd eylemiş şimdi ol ahde vefa idüp |
dâima niyet-i sadıkaları celb kılup ve reâyadır aslâ sayd ve şikâra rağbetleri yokdur |
didiğimde gayet pesend idüp tahsin eylediler ya evkâtların ne ile güzârân iderler ve |
eğlenceleri nedir deyü suâl eyledi cevap virdimki Şâh'ım "hafta da iki divân iderler vüzerâ |
ve ulema ve ricâl-i devlet cümle kubbe-i âliyeye umumen cem' olup mesâlih nâsi görürler |
ve iki gün dahi hala müceddeden bina ve ihyâ buyurdukları kütübhâneye varup ve Şeyh-ül |
islâm ve sadreyn ve sair ulema efendiler ce'm olup tefsir-i şerife ve ehâdis-i nebevi' |
müzâkare olunup kendüleri kafes ardınndan istima' idüp mütelezziz olurlar didim ya iki |
günlerin ne ile geçürürler didi bende hay "Şâh'ım cum'a günleri müminler bayramıdır |
abdest alup kuşluk vakti câmi'i şerife teşrif ider işrâk ve duha kılup salave-i cum'ayı |
cemaat ile edaden sonra iki saat mikdârı vâiz efendinin nush ve pendini istimâ' idüp |