Datasets:

ozertuu

/

eksiSozlukScrapy

like 0

kısa hikayeler

nerede dinledim kim anlattı kaydı kuydu var mı bilmiyorum ama dinlediğim en etkileyici kısa hikaye şu idi:ejderhayı öldürüp hazineyi (prensesi de olabilir) kurtarma sırası ona gelmişti. yıllardır birileri bu göreve gitmiş ama asla dönen olmamıştı.genç adam kılıcını kuşandı ve ejderhanın yaşadığı dağa doğru yola koyuldu. nihayet dağa varıp ejderhanın yaşadığı mağaraya girdi. hazine oradaydı. ejderha adamı fark etti ve savaş başladı. sonunda adam kılıcını canavarın kalbine saplayıp onu öldürmeyi başardı. ama o da ne. bir anda değişmeye başladı. acılar içinde değişti değişti ve sonunda bir ejderhaya dönüştü. artık hazinenin koruyucusu o olmuştu.

mansur yavaş

chp'de birisi cb dediği zaman susturup, "zamanı gelince konuşulur, polemik yaratmayın" diyor. ancak fırsat bulduğu sokakta, caddede mitingde söyleşide cb adayıyım demek için son sürat koşuyor.tüzük kurultayında, "neden ekrem ile beni çıkardınız sadece, medyaya istediğini veririz" diyor, ancak mitingde "partim beni aday gösterirse adayım" diye bağırıyor.kk, genel başkan iken, genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinden kısa bir süre sonra "şimdi gelsinler boylarının ölçüsünü alsınlar" demişti. yani bir seçim daha olsa yine aday olacaktı.mansur yavaş bu adama gitti imza verdi tekrar genel başkanımız ve 2028'de muhtemel cb adayımız ol diye. şimdi de çıkmış "ben cb adayıyım" diyor. yok öyle bir dünya.değişime karşıyken; değişim kurultayında saatlerce konuşmak isteyen, mhp; chp'leşiyor diyip chp'ye koşan bir adamdan beklenen çelişkiler bunlar elbette.bakmayın böyle durduğuna, popülistlik bir insan olsaydı tam olarak kendisi olurdu.şu yaptıklarını da imamoğlu yapsa ne 2. tayyip'liği kalırdı ne şovculuğu, ne popülistliği. millet "ekrem 2. tayyipsin ha" diye dolaşırdı tabi.imamoğlu'nun da bu arada ağzından bir kez olsun cumhurbaşkanı adayıyım diye bir cümle çıkmadı ha. hep yapıcı ve akılcı konuştu. konuşulur bakılır tarzında konuştu. mansur gibi oldu bittiye getirmeye çalışmadı hiç.kusura bakma mansur bey, chp'nin adayı olamayacaksınız. isterseniz gidin kılıçdaroğlu aday yapsın sizi.not: özdağ, imamoğlu'nu ideolojisiz ve kutsalı yok diye eleştirirken yıllarca cumhurbaşkanı adayı yapmak için uğraştığı mansur'un da şu çelişkilerine bir göz atsın bu arada ya.

akbank

banka yetkilileri konuyu o kadar görmezden geliyorlar ki, acaba içeriden bir klik mi bu işi yapıyor? diye düşünebilir müşteriler.geliri olmayan insanların adına yüzbinlerce liralık krediler çıkıyor, gelirin yüzlerce katı limitler gece yarısı yükseltilip kartlar patlatılıyor.gece başvurulan limit ve kredi istekleri, limitler bölümündeki tamamını kullanmadığınız rakamınızın üstündeyse, onay gündüze atılır. sistem gözden geçirmeye düşürür, kontrol sonrası onaylanır. bankacıların ankattıkları böyleydi.e asgari ücretli adamın gece 3'te 500.000 tl kredisini, sunucuları da hacklenmediyse içeriden birinin onaylaması lazım. hani müşteri limiti 500.000 olur, kişi bankacılık ürünleri toplamı 450.000'dedir, kendisi girer 500.000 yap der sistem onaylar, eyvallah. durum bambaşka.olay ciddi.

akbank

gereksiz karalama kampanyası düzenleniyormuş da, dolandırılanların hepsi 40 yaş üstüymüş de. bu mallar da geldiğine göre şenlik tamam. sonuçta kambersiz düğün olmaz. tanım: bir açıklama yapması gereken banka. insanlar phishing kurbanı da olabilir, akıllı cihazları ele geçirilmiş de olabilir. ancak hiçbir şey, sabah kredi başvurusu reddedilen bir müşteriye gece 2'de hiçbir ek onay, sms, arama yoluyla teyit vs olmadan kredi verilmesini ve bunun da saniyeler içerisinde üçüncü kişilere aktarılmasını açıklamıyor (evet gerizekalı arkadaşım, 40 yaşının üzerinde olması bile). zaten akbank'a gösterilen tepkinin sebebi bu kadar kolay kredi verip hiçbir onay-teyit istememesi. dünya'nın her yerinde, kabile devletlerindeki bankalarda bile bu işlem şüphelidir ve gerçekleştirilmez. en failed state ülkenin bankası bile kredi çekildiği saniye kişinin daha önce havale/eft yapmadığı bir hesaba yapılan 100 bin liralık transferi teyit almadan gerçekleştirmez.

jose mourinho

fetöcü okan çıkardı tek taşak, jose çıkardı 3 taşak. adam dünya futboluna şu an türkiye futbolunun rezilliği anlatıyor. bu saatten sonra ya adam olursunuz ya yok olursunuz.

baykar'ın azerbaycan'da israil'e meydan okuması

bayraktar israil mücadelesibaykar azerbaycan’daki fuarda israil ile ortak sponsorluk yapıyor iddiası tam bir beyinsizlik örneği değil mi? chp medyası tam olarak ne iddia ediyor burada mesela? israil’in tek başına fuar açmaya parası yok o yüzden en büyük rakibi baykar’a gel birader şu fuarı birlikte açalım, masrafları da bölüşelim mi demiş? baykar’ın israil’i kanırta kanırta fuarda kendine yer açtığını ve israil’i döve döve pazarı elinden aldığını görememek ya aptallıktandır, ya da vatan hainliğinden. üçüncü bir seçenek yok.

gelmiş geçmiş en sağlam kadrolu türk dizisi

bu konuda iki dizi ön plana çıkıyor. biri (bkz: yeditepe istanbul) diğeri ise (bkz: tatlı hayat) bu iki dizinin ortak özelliği kadrosunda ünlü oyuncuların olması dışında dizi sektörüne bir çok oyuncu kazandırmış olmasıdır. inceleyelim.yeditepe istanbul oyuncu kadrosu,fırat tanışuğur polatmeral okaygüven kıraçözgü namaloktay kaynarcaengin altan düzyatanzuhal olcayemre kınaygünay karacaoğlu yeşim ceren bozoğlu kamran usluerilhan şeşenhikmet karagözdeniz oralnejat birecik yasemin baştanve daha niceleri...tatlı hayat oyuncu kadrosu;türkan şorayhaluk bilginer çophan ilhan necoemre altuğasuman dabakgamze özçelikufuk özkanveysel dikersevinç aktanseldemet evgaryurdaer okurata demirer turan özdemiryıldırım öcekdoğan tarıkayşegül uygurerşenay gürlermehmet polatönder açıkbaşgökçe bahadırtuna orhanhande kazanovailker ayrıkmurat akkoyunlu ve daha niceleri.. kimi başrol, kimi konuk oyuncu kimiyse bölümlük olmak üzere en sağlam, en çok oyuncu kazandıran ki dizi diğerlerinden ayrılıp ön plana çıkmıştır.

dili bilinmediği halde hüzünlendiren şarkılar

yasmin levy - adio kerida

arda güler

ulan insaf, 26-28 yaşındaki prime arda turan ile karşılaştırılan wonderkid. delirdiniz mi olm siz? çocuğu kötü göstermek için şekilden şekle giriyorsunuz. 19 yaşında, daha kariyerinin baharının b'sinde anca olan adam 27 yaşındaki prime adamla karşılaştırılıyor ahahaha kafayı yemiş millet. arda turan 19 yaşında mı taşıyordu atletico'yu şampiyonluğa? arda hele bi 25 yaşına gelsin ve kendini göstermesin, o zaman konuşuruz.

baykar'ın azerbaycan'da israil'e meydan okuması

baykar israil ile ortak sponsorluk yapıyor yalanını dolaşıma ilk sokan almanya'da yaşayan pkk'lı kaçak metin cihan. bu yalanı yayan da imamoğlu'na bağlı çalışan etkili haber isimli bir x hesabı.imamoğlu selçuk bayraktar'ı potansiyel rakip olarak gördüğü için pkk'lı, fetöcü demeden herkesle işbirliği yapıp itibar suikastleri düzenletiyor bayraktar'a. ama bu işten kurtuluşu yok, vatan evladı selçuk bayraktar eninde sonunda imamoğlu'nun siyasi kariyerini bitirecek.

jose mourinho

fenerbahçe'deki çevirmeni ve basın toplantısı organize eden kişinin kusura bakmasınlar ama biraz zekadan yoksunluğunu ortaya koyan dünya markası. birader, alakasız ve provakatif sorunları adama niye soruyorsunuz? bu soruları direk geçin. dünyaca ünlü bir teknik adamın yine muhtemelen dünya basınında yer alacak basın toplantısı için maganda kurşunu sorusu sormanın kendisi üzerinde neden olacağı psikolojik yıkım bir yana dünya kamuoyunda nasıl kötü bir imaj bırakacağını bilmiyor musunuz? mal mısınız bu soruların sorulmasına müsade ediyorsunuz? bir de her taktiğini de açıklamak zorunda değil. bazı şeyler takım sırrı olarak kalmalı.

29 eylül 2024 antalyaspor fenerbahçe maçı

amrabat’ı izledikçe ismail’e tahammül seviyem git gide azalıyor. gerçi ismail’in böyle kontak kapattığı dönemleri hep olmuştur. şu anda da öyle bir dönemden geçiyor belli ki. ama işte bizde sabır kalmadı. ismail, kendine gel koçum.

geceye bir tasavvufi söz bırak

ibnul arabiden-nazaridüşünce ve kıyastan hareket edenler, hikmeti tesadüfen bulabilirler.-out of nazarinsan küçük alem, alem büyük insandır.görselfrom

grup yorum'un hasan nasrallah için türkü söylemesi

ne alaka demeyelim. malum grup yorum dhkp-c'nin borazanıdır. dhkp-c de mezhepçi bir örgüttür. aleviler arasında örgütlenmiştir. ortadoğu iyice bir mezhep bataklığına saplanmış durumdadır. türk solu (ne demekse artık) mezhep bataklığından kafasını çıkarabilse çok şey değişir de, işte o bataklıktan besleniyor bunlar, bu nedenle kafalarını çıkaramaz. sol, sosyalizm, marksizm, komünizm vs diyerek maskeledikleri şey mezhepçilik. dünyanın neresinde sol bir hareket mezhepçi olmuş? marksist bir ideolojiden bahsedeceksen odağına emek ve insan olmalı. bizde kendisine sol diyen cenah etnisite ve mezhebi odağına almış yürümüş. 1960-1980 arası sol bunlar gibi değildi. ne diyelim... sen türkülerini söyle.bu ülkede solun gelişmesinin önündeki en büyük engel etnikçi ve mezhepçi sol geçinenlerdir. ülkede yükselen milliyetçiliğin de, mezhepçiliğin de en büyük nedeni bu tiplerdir.

baykar'ın azerbaycan'da israil'e meydan okuması

baykar'ı siyasete alet edip insanları nefret ettirerek elinize ne geçiyor?"ülkemizin bir değeridir" demiyorsunuz, "rte'nin bir değeridir" diyorsunuz.togg'u da aynı şekilde kullandınız ve insanlar normalde türkiye'de üretiliyor diye alacaksa bile almıyor. ben togg ile başka bir marka arasında kararsız kaldım bir dönem. ama akp ile özdeşleştiği için almadım mesela.siz kendi kendinize zarar veriyorsunuz.aynı dini kullanarak dine zarar verip insanları dinsiz yaptığınız gibi.

erik ten hag

hoca falan olmayan şahıs. man united ile hiçbir duygusal bağım olmadığı halde adamın sıfatını görünce yumruklayasım geliyor. taraftarı olsam kimbilir neler yapmak isterim. o kadar mide bulandırıcı bir herif.

volkan öge

ben bu adamın bir ilk süreçlerini, bir de son yıllarını biliyorum. daha doğrusu her ikisinde de karşıma düştü, düşüyor, düşmeye devam edecek gibi duruyor. en son kukla kabare kanalının konuk alışıyla denk geldim.bazı komedyenlerin bir karaktere bürünmesi gibi, bu arkadaş da bir karaktere bürünmüş. hem kendisi hem kankası canerin tek sorunu büründükleri karakterin normalde kaliteli işler yapıyor, kaliteli şeylerle ilgileniyor olması gerekliliği. hayattaki misyonun insanları güldürmekten ibaretken kalkıp "ya ben aslında mühendisim", "ya ben aslında insanları sevmiyorum", "ya aslında yazmak çok güzel" moduna girmeye kalktığında olmuyor bir şeyler. daha doğrusu, çok kaliteli stand-up yaparsan yine oldurursun ama bu haliyle olmuyor.youtube bana önermekten asla vazgeçmediği için sonunda dinlediğim bir söyleşesinde şu benim kendisine denk gelmediğim dönemle ilgili internetin saçma şeylerle dolduğunu, buna ayak uyduramadığını ve uyduramayacağını söylüyor arkadaş. hiç tanımayan biri izlese kendisinin bin bir emekle sanat ya da bilim kanalı yürüttüğünü zannedebilir.arkadaşım, sen sütü seven kamyoncu ile çıkmadın mı piyasaya? videolarına meslek liseliler gülmüyor muydu senin?rezil komedinin bile yetenek gerektiren bir tarafı var. bu arkadaşta o yok. aslında entelektüel kapasiteleri mesut can tomayla ve adını hatırlayamadığım onlarca almış yürümüş youtuber ile aynı seviyede. etik değerleri de aynı seviyede. ama kabullenemiyor. daha fazlası olmak istiyor. kukla kabare'de eşlik edemeyişi, bir defa bile izlememiş oluşu yetmiyormuş gibi etik dersi vermeye çalışmış. sen kimsin? bugüne kadar insanlara ne öğrettin, ne düşündürdün, ne konuda nasıl bir katkı sağladın?küfür edildiği için rahatsız olduğun kanalın çoğu videosu senin toplam kariyerinden, internet çöplüğünde kapladığın yerden daha büyük, daha kıymetli. kanalın bazı videolarında verdiği referanslar ve yaptığı şakalar senin 100 saatlik konuşmandan daha anlamlı. kabare bence videoyu yükleyerek çok iyi yapmış bu arada. altındaki yorumların aksine, kaldırmamalılar. dayı lakaplı kukla karakterimiz bunların daha 10 yıl ekmeğini yiyecekleri çağlar çorumlu oynatmalı gişe komedi filmi özentisi uyduruk diziyle bir güzel "taşak" geçmiş, bir yandan da elemanın kendisinin ne mal olduğunu hâlâ anlamayanlar için önümüze bir güzel sermiş. sağ olsunlar.yarın öbür gün göz devirmeli, etik değerli, "ben aslında karanlık ve derin adamım" imajlı birkaç söyleşiyle toparlanmaz bence bu imaj artık. "aaaaa yemek sepeti gelmiş" reklamı alıp, önümüze düşmek için kanaldan kanala zıplayıp bir süre daha ekmek yersin belki. bu ülkede keriz bol. atalay demirciye gülüyordu millet. stand-upları patlıyordu elemanın. dilan polat'ın temiz olduğuna, hakkıyla para kazandığına inanılıyordu bu ülkede. sana da "bana benziyor", "samimi adam", "has adam" diyen birileri çıkmaya devam edecektir bir süre daha. sen de tek değerin para olarak, şaklabanlığını bile hakkıyla yapamadan bu çelişkilerinle devam edersin yoluna. tek bir anlamlı üretimi bulunmadan ünlü olmuş kişiler kervanının en samimiyetsizi olarak.

milletin keş gibi her yerde sigara içmesi

zorunda kalmadıkça asla türkiye’de yaşamayacak olmamın en birinci sebebi. bu sebeple tatillerde bile gelmek istemiyorum artık.son geldiğimde sinir krizi geçirdim. havaalanından çıktığım o an “türkiye’ye hoşgeldin” diyen şey maalesef sigara dumanıydı.insanlarımız hayvan gibi düşüncesiz. açık havada göt göte otururken çocukların hamilelerin yanında sigara içmezler en azından diye düşünüyordum ama öyle değilmiş. ülke hayvan oğlu hayvanlarla, düşüncesizlerle ve okumuş da olsa cahillerle dolu.

ekşi itiraf

takatsizim. arzuladığım hayata yetişmem mümkün değil bu haldeyken. neden yaşıyorum? bir böcekten farkım yok. amaçsız yaşıyorum. günleri dolduruyorum.yüksek dozlarda ilaç içmeme rağmen yine intihar fikirleri uçuşuyor kafamda. benden olmuyor demek ki. tek umudum çalışabilmekti.. işe girebilmek. üniversiteden arkadaşlarımın hepsi mezun olur olmaz işe girebildiler. bense çakıldım kaldım memlekete. bir adım atacak dermanım yok. ayrıca uyum sorunları yaşıyorum. beni bu halde kim niye işe alsın. yaşım da ilerliyor. çoğu firma 30 yaş altını işe alıyor. akrabalara hesap vermekten yoruldum. "neden çalışmıyorsun?", "niye evlenmiyorsun?" sorularına saçma sapan cevaplar veriyorum artık. anlamsız şeyler söylüyorum. kimseyi görmek istemiyorum artık.

israil

sosyal medya goygoylarının aksine oldukça seküler (kastedilene göre oldukça seküler diyelim, yoksa isveç değil elbette) bir halka sahip ülkedir. israil'i israil yapan da bu ilk kurucular zaten.kuruluş yılları ve ilk on yılları daha da öyleydi. tıpkı türkiye ve pek çok başka ülke gibi son 30-40 yıldır daha dindarlaştılar.allah-kutsal kitap-okumuş insan nefreti dışında değeri olmayan sığır bir kitle var, daha çok çocuk yaptıkları için zamanla toplumdaki yerleri de arttı bunların.işte bunlar netanyahu gibi yolsuzluğa, allah-bayrak-vatan retoriğine bulanmış, sığır gibi karakterlere oy verip duruyorlar.oslo görüşmeleri sonucunda barış anlaşması imzalanacaktı. israil'in bizim gezi'de sokağa çıkan kitlesi gibi olan kitle barış şarkıları söylüyordu, aşırı sağcı itin teki geldi izak rabin'i öldürdü. bildiğiniz "üşüyoruz reiz" tayfası. üstüne 30 yıl geçti neredeyse. hala çoluk çocuk ölüyor.nasıl, tanıdık geldi mi toplumdaki yarılma?

bin selman'ın filistin umrumda değil demesi

akıl alır gibi değil yahu...islam'ın çıktığı topraklarda, islam'ın ilk insanlarının çocukları, islam inanışına göre cennetle müjdelenen on sahabenin torunları, islam'ın ortaya çıktığı ve yayıldığı coğrafyada kendi insanları filistin'i umursamıyoruz diyor. onlar da biliyor okuma yazması bile olmayan filistinlilerin hiç bir şey inşaa edemeyeceğini çünkü.bizimkiler de tutmuş, adamlara kendi dinlerini öğretmeye çalışıyorlar. yani bu şuna benziyor; norveçliler oğuz kağan destanını veya türeyiş destanını benimsiyor, biz türkler bunu umursamıyoruz diyince bize kızıp "oğuz kağan ve türeyiş destanı yaşayacak" diyorlar gibi düşünün...arkadaş; bir şunun cevabını verin; kendi mensuplarına karşı bu kadar savunduğunuz inanç sisteminin, dünyada insanları mutlu ettiği tek bir örnek gösterin, tamam diyerek kabul edeceğim.

missing out in praise of the unlived life

"kaçırdıklarımız: yaşanmamış hayata övgü" başlığının "yaşanmamış hayata övgü" kısmı oldukça ilgi çekici. sanki bir hayatımız var, bir de henüz yaşamadığımız, yaşamak istediğimiz, yaşamayı hayal ettiğimiz ya da deli gibi istediğimiz bir geleceğe yansıtılmış yaşamımız var. ikili varlıklar olduğumuzu ve bugünün hüsranlarını geleceğin beklenti ufkuyla tatmin etmek gibi şapkadan tavşan çıkaran huylarımızın olduğunu yazdığı hemen her kitapta söylüyor zaten adam phillips. bu kitapta şapkadan çıkardığımız tavşansa gelecek ufku. önce o geleceği yaratıyoruz ve sonra da kendi yarattığımız geleceği hokus pokusvari bir sihirbazlıkla unutup en sonunda da ona iman ediyoruz. peki bunu niye yapıyoruz? çünkü geçmişin ağırlıklarıyla sıkışan bugünün/anın içinde kalmakta zorlanıyor, geçmişin baskısından kaçış çareleri arıyoruz. bulabildiğimiz en fevkalade kaçışlardan biri de başka bir yaşam, başka bir yer ve zaman yaratıp o ana ulaşmak için bugünün acılarına katlanmaya devam etmek. yaşam başka yerde diyerek umut etmeye devam ediyoruz ve şüphe yok ki umut etmek acı çekmekten vazgeçmemekte ısrarcı olmanın yollarından biri nietzsche'nin de dediği gibi. yaşamadığımız bir hayatın varolduğu kurgusuyla yaşadığımız hayatın yol açtığı hüsranları görmezden geliyoruz ve durmadan geleceğe yelken açıyoruz. oysa adam phillips'e göre "insan geçmişine doğru büyür". yani geçmişten kaçmak için yarattığımız yeni hayatlar bizleri kendi yaşamlarımızın sihirbazı yapıyorsa da bir süreliğine, aslında kaçtığımız şeyleri önümüzde buluyoruz çoğu zaman çünkü kaçışın zamanı lineer olmaktan ziyade döngüsel. ve freudyenler bu kaçış-yakalanma oyununa tekrarın döngüsü diyorlar. derinlemesine incelenemeyen şey eylemde tekrar ediliyor onlara göre. aslında yaşanmamış bir hayat olduğunun umudunun bizleri dezavantaja düşürdüğü nokta şu ki böyle bir umut etme durumunda şimdiki zamanı gelecekteki henüz yaşanmamış, bilmediğmiz, kapalı kutu formundaki yaşamla takas etmiş oluyoruz. şimdiki maddi zamanı gelecekteki bilinmeyen zaman uğruna harcıyoruz. yani şöyle bir sorun yaratıyor bu durum, şimdiyi yaşayamıyoruz gelecek uğruna. gelecekteki yaşam uğruna bugünümüzü heba ediyoruz. oysa bilip bilebileceğimiz tek zaman dilimi geçmişin zamanı ve onun bugündeki etkileri. geçmişin hüsranlarından kaçıp kurtulma çabası bizleri birer sihirbaza dönüştürüyor fakat bunun için ödediğimiz bedelse zamanı kullanamamak, sürekli olarak beklenti halinde yaşamak oluyor. bir mucize beklentisi, olay beklentisi, değişim beklentisi vb vb.. fakat tüm bu beklenti ufku içerisinde kendi özne olma halimizi de dondurduğumuz için asla gelecekteki şey gerçekleşmiyor çünkü onu bizden başka gerçekleştirebilecek kimse yok ve bizse beklemeyi tercih ederek zamanı donduruyoruz. bir yaşamın nasıl çıkmaza sürüklendiğinin yollarını bu kitapta okumak mümkün. belki de yaşanmamış hayatın övgüsü yerine yaşanmış hayatın hüsranıyla uğraşmanın, onu çalışmanın bir yolunu bulmalı bekleme modundan çıkmak için. sonuçta elimizde olan tek deneyim yaşamımızın bugününe kadarki geçmişimiz. bizler belki geleceği düşleyen sihirbazlar gibi kurguluyoruz kendimizi ama aslında elimizde geçmişin deneyimleri olan deneycileriz. yapabileceğimiz yegane yolculuk biçimi de geçmişin deneyimlerine doğru yelken açmak ve o deneyimlerin hüsranlarını, acılarını, tatminsizliklerini düşünmeye başlamak. gelecekteki parlak günler hayali yerine geçmişin sorunlarını yeniden masaya yatırmak. yaşamamaya devam etmenin bir yolu olarak yaşanmamış hayata övgüler düzüyor oluşumuzun paradoksallığı bence bu kitabı epey çekici kılıyor. elbette yaşamamak için bulduğumuz çareler sadece hayal olarak gelecekteki yaşam üretimiyle de sınırlı değil. başkalarının yaşamları aracılığıyla, topluluk yaşamı aracılığıyla, isteklerimizin kökenlerini o kadar iyi bilmediğimiz ve asla bilemeyeceğimiz halde onları aşırı kararlı şekillerde dillendirişimizdeki trajedilerle falan gerçekten de yaşamı dondurmaya çalışan bir halimiz var. her şeyi aynı bırakıp da değişmek isteyen canlılar olduğumuzu söylüyordu adam phillips "değişmeyi istemek üzerine"de. oysa bu mümkün değil elbette: yaşamımızı değiştirmek için o ana kadar inşa ettiğimiz yaşamın da hiç tanınmayacak bir hal almasına, yabancılaşmaya ve bunların getirdiği tedirginliklere tolerans gösterebilmek gerekiyor. çünkü işlemeyen ve değiştirmek istediğimiz şey tam da eski yaşamımızdaki sıkışıklık ve aşinalığın baygınlık veren bir hal alması.

baykar'ın azerbaycan'da israil'e meydan okuması

maalesef ülke vatan hainleri ile dolu ve bayraktar’a bile düşmanlık edecek kadar gözleri kararmış. bunlardan artık bu memlekete zerre kadar fayda gelmez. her vatan evladının destek vermesi gereken durum.

akbank

valla kardeşim ben doğru insanım ona görede lafımı söylerim. sen koskoca bir bankasın bütün müşterilerin gece yarısı hesaplarına girip kredi, nakit avans, artı para vs allah ne verdiyse çekip birde üstüne bu paraları olduğu gibi başka hesaplara yolluyorlar ve bir banka görevlisi de çıkıp " hayırdır, bu ne iş? " demiyor bu nasıl iş gerçekten?. şimdi tabii kendini ultra siber güvenlik uzmanı sananlar gelip bankayı savunmaya başlarlar. bak kardeşim siz geliyorken ben gidiyordum ne porno sitesi ne kaçak maçı öyle dolandırılma olsa olsa bir kişiye olur on kişiye olur binlerce kişiye olmaz. bak benim tablette kaspersky var uçan sinekten tut yüklenen uygulamalara kadar herşeyi tarıyor ve müdahale ediyor çoğu insanlar bu uygulamalara 200-300 tl para verip yüklüyor ve ona rağmen dolandırılıyorlar gelip burada ahkam kesmeyin. gece uykuda giriyorlar bunu yapanlar bazı şeyleri çok iyi biliyor burada yazdırmayın bana.mağdur olmamak için eğer korkuyorsanız ki haklısınız direk bu bankayla ilişiğinizi kesin. peki hiç önemlemde mi yok? derseniz birkaç tavsiyem var bunları yapın,1 > kesinlikle telefonunuzda veya tabletinizde sağlam bir virüs programı olsun ve ona tüm izinleri verin a'dan z'ye herşeyi tarasın. bu virüs programları ucuz 200 tl'ye lisan alıyorsunuz 1 yıl.2 > bankada havale, eft vs günlük işlem limitlerini düşürün mesela bunu 10 bin veya ne kadar lazımsa o kadar yapın oldu da hırsız girerse kredi vs çekse bile en fazla 10 bin 20 bin çarpar.3 > akbank kart ve kredi kartlarından internetten alışverişe kapatın, lazım olunca geri açın.4 > kesinlikle sanal kart kullanın.5 > akbank kredi kartınıza bağlı hesapları çıkartın, artı para hesabınızla atm'den para çekemesin.6 > atm üzerinden para çekmeyi kapatın lazım olunca akbank uygulamasından açın veya limiti düşürün örnek 5 bin olsun gidipte 100 bin değil.7 > hesaplarınızı veya kartlarınızı kullanmadığınız süre zarfı için kısıtlayın, akbank uygulamasından güvenlik ayarlarına gidin orada seçenek var oradan atıyorum 10 gün kullanmıyacaksanız 10 boyunca kapatın sadece görüntülemeye açık olsun bunu yaptığınızda o hesap ve kartlarınızdan ne para çekebilirsiniz ne limit artırabilirsiniz ancak şubeye gitmeniz gerek eski haline gelmesi için veya 10 gün bekleyin otomatik açılır gün dolunca.7 > sizi arayan saçma sapan numaraları kesinlikle açmayın, çaldırsınlar dursunlar tabi ki 0850 vs için geçerli.diyeceksiniz ki şimdi " iyi de oğlum öyle bir önlem zinciri kurmuşsun ki biz kullanamıyoruz amk! "evett! işte mesele de o ya sen kullanamazsan hırgız ( şive komiği ) da kullanamaz bu da dolandırılmama anlamına gelir. birde bu günlük havale, eft limitlerini ancak şubeden artırabilirsiniz ha hırsız şubeye giderse oo çok kolay iş olur sizin için.eee yazımın başında da dedim " siz geliyorken ben gidiyordum diye " bu lafımı haksızlığa ses çıkarmayan ve bankayı savunanlar üstüne alınabilir. ortada bir sürü insan dolandırılmış öyle azbuz da değil,bende hesabımı ve kredi kartımı kapatacağım bir daha da işim olmaz, yüklü meblağ atmayı düşünüyordum vazgeçtim....

akbank

doksanlarda hortumlanan bankalar vardı bu da yeni hesap. başlık gündemde tutulmalı ve bddk acil olarak bu bankadan tüm yetkilerini almalıdır. akbank’ın açıkları bitmiyor bu yüzden bankacılık faaliyetlerine bir an önce son verilmelidir. insanlar yanlış bir linke bile tıklasa bankadan o para onaysız çekilmemelidir.

jose mourinho

her mac sonrasi himmetci saldirisina ugrayan special one. kudurmayin artik yeter 4 ay olacak alisin. kazandigi her mac sonrasi gelip altina hadi istifa et, hadi tazminat al diye agliyor bazi gerizekalilar ahaha. etmiyor lan etmeyecek iste, salin artik.

pazar sabahı gülümsemek için bir neden

çok mutlu bir pazardı bu pazar. şehrimin gökyüzü masmavi, güneş pırıl pırıl ve hava ılıktı. deniz de lacivert, satenimsi dalgalarlıyla adeta dans eder gibiydi. bu güzelliklerin tümü gülümsemeye yeterdi aslında ama beni gülümseten başka bir an vardı. film karesi gibi bir an…bu pazar tüm aile bireyleri toplandık yine. balkonda kocaman bir kahvaltı sofrası kuruldu. kendimi bildim bileli hafta sonu kahvaltılarına ayrı özenilir bizim ailede. birer yetişkin olduk, iş hayatına atılalı yıllar oldu ama bazı keyif alışkanlıkları hiç değişmedi. bu pazar sabahı da öyle keyifliydi. herkes tatlı bir koşturma içindeydi, arada minik çarpışmalar, gülüşmeler… mutfakta hamarat ellerin domates dilimlerinden gül yapma çabası, birinin salatalığı süslemek için tırtıklı kesen bıçak arayışı, kızarmış ekmeklerin mutfağı saran kokusu, maydanoz ve kırmızı pul biberle süslenen yumurta dilimlerinin tablovarî duruşu, tulum peynirinin usta ellerle dilimlenişi, zeytinlerin kekikli sosla buluşması, kavanozlardan kâselere servis edilen ev yapımı reçellerin cam gibi parlayışı ve sofranın assolisti çıtır gevreklerin yerlerini alışıyla başlayan masanın etrafındaki koltuklara yerleşme telaşı… sofrayla buluşulan o ilk an; ince espriler, gülüşmeler, birbirine yiyecek uzatan eller, çay kaşığı sesleri… hepsi tatlı bir melodinin ahengi gibi; izlemeye doyulmayan iç açıcı, renkli bir tablo gibi… bir an durdum ve o andan bir kareyi kaydettim zihnime, tıpkı fotoğraf çeker gibi. işte o an huzurlu bir gülümseme yerleşti yüzüme ve iyi ki… dedim. t.: gülümsemeye neden olan güzel anlar.

çocuklu aileler araç ötv'sinden muaf olsun önerisi

çocuk yaparken devlete değilde götünüze güvenip yaparsanız böyle dertleriniz olmaz.sizin sevgi pıtırcıklarınız lüks araçlarda gezsin diye evlenmeyi çocuk yapmayı düşünmeyen insanlar daha fazla vergi mi ödemeli ?

arda güler

oynadığı takımın ağababası vinicius junior. bu, maç seçen antipatik bir karakter.rodrygo oynamadığı zaman vini (bence bilerek) kendini salıyor çünkü ne olursa olsun rodrygo'nun takımda bulunmasını istiyor. eindrick yetenekli ama takımda bu kadar hızlı mesafe kaydetmesinin ana nedeni yetenekleri yanında brezilyalı olması. bence vinicius takımda kimlerin sürekli oynayacağıyla ilgili don carlo'ya telkinlerde bulunuyor ve yeri geldiğinde futboluyla gözdağı da veriyor. arda zaten ancelotti'nin kafasındaki futbol şablonuna uymadığı için ancelotti onu daha iyi değerlendirmekle ilgili inisiyatifini hep kısıtlı şekilde kullanıyor.arda'nın teknik, taktik, mental, fiziksel ve kondisyon eksikleri elbette var ama bunları aşabilse dahi mevcut real'de mesafe katetmesi bu çeteciler içinde oldukça zor.arsene wenger'in zamanında dediği sona doğru yaklaşıyoruz: "bir brezilyalı iyidir, iki brezilyalı risklidir, üç brezilyalı ise teknik direktörü işinden ettirir."ek: entryden 2 gün sonra tahminlerimi doğrulayan bir haber yayınlandı.

baykar'ın azerbaycan'da israil'e meydan okuması

bazen hakikatten saçmalamakta üstünüze yok. azerbaycan'a ilk iha siha'yı kim vermiş bir bakın. azerbaycan israil'den ilk heronları ne zaman almış bir öğrenin. azerbaycan ile israil arasındaki ticarete konu olan mallara ve israil'in azerbaycan'a olan askeri desteklerine bakın. baykar azerbaycan'dan israil'e meydan mı okumuş? hemi de azerbaycan'dan. bak bu haberi okuyun, üstelik muhalif basın da değil ha, 2 gün önce israil ve azerbaycan arasında imzalanan askeri anlaşma.kaynak da islamcı haber ajansları. şuraya da 2011 tarihli azerbaycanın israil'den heron almasına ilişkin haberi de koyayım. şuraya da israil-azerbaycan askeri ilişkilerini bırakalım.baykar yani selçuk bayraktar israil'e yanlış ülkeden meydan okumuş. adamlar israil'le daha 2 gün önce silah anlaşması imzaladılar.azerbaycan ve israil'in azad system projesi var. israil ve aserbaucan birlikte iha siha üretecekler.azerbaycan israil'den sky striker alan ilk ülkedir.

baykar'ın azerbaycan'da israil'e meydan okuması

benim de kayin pederim tayyip olsaydi muhtelen elon musk gibi bisey olurdum. selcuk'tan da bu kadar cikti iste. ozel bir sirketin urettigi ihalari sihalari kutsallastiriyoruz. sanki devlete aitmis gibi davranmayi kesin. herkes kendi parasinda.

milletin keş gibi her yerde sigara içmesi

sigara icenlerin bencilligi siyasal islamcilarin bencilligine benziyor. zarar veren kendileri oldugu halde, herkesi kendilerine uyum saglamaya zorluyorlar. adam yolunu degistirmeyecek, sen degistireceksin, cunku zarari veren, saygisizlik eden sensin sigara iciyorsan. adamin medeniyet 101'den haberi yok, bir de ahkam kesiyor.

baykar'ın azerbaycan'da israil'e meydan okuması

şu an olanları tam olarak göremiyoruz ama akp diktatörlüğü yıkıldıktan sonra bayraktarlar da yargılanacak ve bağlantıları ortaya çıkacak bundan herkes emin olsun. ülkenin en kirli ailelerinden birisi bu bayraktarlar.

alex de souza

oğlum buraya sallamasyon şeyler yazmayınamk. alexi görünce 20 sene önceye gidip chelsea maçları aklına gelmişte. öncelikle 20 sene önce değil 16 sene önceydi. chelsea serilerinde alex yokları oynadı. ne golü var ne asisti chelsea serilerinde takımın en kötüsüydü ağzında çiklet mal gibi sağa sola bakıyordu. aynı 2006 denizli maçında olduğu gibi. herkes %100 ile oynarken alex sahanın ortasında balık tutuyordu. efsane dediğiniz isim tüm finalleri kaybetti. 2006,2008,2010 ve 2012dönemi yaşamayanları kandırabilirsiniz ama dönemi yaşayanları kandıramazsınız. 2000'li yıllarda fenerbahçe winner kimliği kazandıran isim pier van houjdonktur. alex 2004 yazında imza attığında fenerbahçe zaten son süper lig şampiyonuydu. kemik kadro 100 yıl sonunda takımdan ayrılınca 2008-2012 döneminde tam 5 sezonda yalnız 1 şampiyonluk var. efsane dediğiniz isim kulüp tarihinin zirvesi olan şampiyonlar ligi çeyrek finalinde takımın en iyisi olmak zorunda aksine en kötüsüydü. ayrıca dünkü maç öncesi kendisinden 14 yaş büyük olan mourinhoyunun ensesinden tutup çekiştirmesi hoş olmadı.

gazze

gerizekalıların anlamadığı -ya da anlamazdan geldiği- şey, bugün orada olan her şeyin sorumlusunun araplar olduğudur. 1950'de kurulan göt kadar -ki gerçekten gebze kadar- “ülke” ye itiraz edip adamlara savaş açıp, bir de üzerine kaybetmeseydiniz, bugün kaybettiğiniz kadar toprak kaybetmiş olmazdınız. savaşı siz ilan ettiniz, siz kaybettiniz, toprakların bir kısmını siz verdiniz. hala daha kazanamayacağınız savaşın çığırtkanlığını yapıp halkınızı ambargolarla, acıyla yüzyüze bırakıyorsunuz. filistin'in israil'e savaş açması, bugün türkiye cumhuriyeti'nin f-35 projesinden çekilmesinin tezahürüdür. akli dengesini soyut inançlar ya da çıkarlarına teslim etmiş olanların dolmuşuna binerseniz kendinizi dünya'da, aslında hiç var olmayan cehennemi yaşarken bulursunuz.mustafa kemal'in “yurtta sulh, cihan'da sulh” politikasının önemini anlamanız gerekirken “gazze de gazze de” ağlaşan gerizekalıdır, iq'su korkutucu derecede düşüktür, fikirlerini ortalık yerde beyan etmesine izin verilmemelidir.israil dediğin, varolma mücadelesi veren bir avuç insandır kardeşim. “bu lanet yahudi'ler yok olmalı” vs, bu tamamen hurafelerle dolu dinci kafasıdır. en ufak bir bilimsel, gerçekçi, kanıtlanmış altyapısı yoktur. bu insanlarla düşmanlık etmenin hiçbir anlamı, amacı, gereği yoktur. dünya'da toplam 1,5 milyar müslüman ve 15-20 milyon yahudi var. şu resimdeki saçmalığı anlamanız için söylüyorum. kendinize gelin.

rusya ukrayna savaşı

bi de rus propagandası önce naziler' e karşı "operasyon" olarak başladı israil saldırılarından sonra antisemitizmle harlıyorlar pozisyonlarını. nazilere karşı savaşı o kadar abartmışlardı ki biz hatırlatıyorduk zelenski' nin yahudi olduğunu eskiden. şimdi her entride bundan bahsediyorlar. ülkesini savunanlar sabit ama gündeme göre büyük lider putin' in kiminle savaştığı değişiyor.

azerbaycan

türkiye'nin sömürgesi olmayan devlet. onlar ayrı bir devlet, biz ayrı bir devletiz.sosyal medyada özellikle islamcı kesimin son zamanlardaki yaklaşımı oldukça çirkin. rusların yaptığı eşekliği yapıyorlar.ruslar nasıl "ben abinizim ulan" kafasında geze geze sırplar hariç bütün slavları kendilerine düşman ettiyse, bu islamcılar yüzünden aynı şey bizim başımıza gelecek.

israil

yamyam terör devleti. bebek, kadın, çocuk demeden insanları öldürür, insan kanından beslenir. kendileri haricindeki hiçbir insanı insan olarak görmezler ama kendilerinin insan olmadığını bilmezler. etrafına kendi ateşlerini yaktılar ve sonunda akrep gibi kendilerini sokup yok edecekler. bekleyeceğiz ve göreceğiz çok az kaldı. bu entryi günü geldiği zaman editleyeceğim.

insan ilişkilerinden çıkarılmış en önemli ders

onları layık oldukları insnalara bırak ve asla arkana bakma.

arda güler

kendisi transfer çalımıdır. perez, kendi standartlarında üç kuruşa hem barcelona’ya hem de arda’ya kazığı çaktı.real madrid teknik direktörünün planlarında yoktur. çok önemsiz maçlarda takımdaki diğer oyuncular dinlenmeye çekildiğinde oynayabilir. ancak kral kupası maçlarında güzelce süre alır. barcelona’da flick önderliğindeki genç ağırlıklı kadroda bu sezondan itibaren kendini iyice gösterebilir, değerine değer katabilirdi.bok vardı real madrid’e gitti. eto’o’yu yıllarca kiralık olarak süründürmüş kulüp bu. leverkusen’e gidip xabi alonso’yla çalışması bundan sonra en iyi kariyer yolu olur.

mansur yavaş

seçimlerde, papazoğlunu elinde tesbih yapıp sallar.

pelin dilara çolak

felsefeyi kişisel gelişim gibi yapmaya çalışıyor farkında olmadan; felsefe pratik fayda sağlamak zorunda değil. iyi yaşam, ölçülülük, budizm, vs. hayat ve varoluş bu kadar basit değil.

29 eylül 2024 antalyaspor fenerbahçe maçı

hakeme rağmen fenerbahçe kazanmıştır sözüne itiraz eden ya futbol cahilidir ya da aşırı bağnaz fanatiktir.bu kadar olmaz;gol olduğu bariz görünürken var şimdi nasıl hesap verecek?buz gibi penaltı için hakemi izlemeye davet etmemek nasıl bir eyyamdır?ofsayt muhabbetine bile girmek istemiyorum, zira morinyocuğum koydu çocuğu, tüm dünyaya rezil etti ülke yönetimimizi..anlarım, eyyam olur bir takım kayırılır da her sene her sene aynı adamları kayırırsanız b*ku çıkar ki çıkmıştır da zira..çizgiyi 15 cm geçen top

150 kedisi olduğu için evden çıkarılan kadın

150 kedili kadınevin kokusu apartmanı sarmıştır muhtemelen. bir evden kovulmak için daha geçerli bir sebep olamaz herhalde. ev kiralayıp içine 150 kedi doldurmak da ne demek? barınak açacaksın kedilerine orada bakacaksın, millet senin kokunu çekmek zorunda mı?not: aslan gibi 2 kedi babasıyım.

israil

dünyada suç ve terörizm patlamasının sebebi bazı kesimlerin aşırı hümanizm düşünceleridir. ay insan ölmesin ay ayranımız dökülmesin dediğin adamlar ellerinde palayla kılıçla odun keser gibi adam doğruyor. türkiyede sokaklara çıkmaya korkar oldu millet. taciz tecavüz cinayet inanılmaz boyutta. sen bu kadar insancıl yaklaşırsan elin yabani herifi gelir götünü keser.. bu amk arap coğrafyasında medeniyet olmaz. müslümanın müslümana faydası olmadığı bir dindir islam. medeni gelişmiş islam ülkesi yoktur. israil elinde gücü varken şu terör sevici bedevilerden ve destekleyenlerden bu hızla kurtulmalıdır. ileride hep kafamıza kazınan israil türkiyeye saldıracak dayatması yüzünden araplar ebemisi skti.. her yer arap her yer şeriatçı her yer tarikat doldu. cambaza bak cambaza misali anadoluyu işgal edenler araplar tarikatlar siyasal islamcılar oldu. ülkemizi bitiren israil mi siyasal islam mı bir düşünün? rüşvet kıtalar arası boyutta. uyuşturucu ülkede hiç olmadığı kadar var. illegal işler 9 yaşındaki çocuklara kadar düşmüş. aman kimse ölmesin derken biz öleceğiz merak etmeyin. bir gün o ölmesin dediğin çocuk başını kesecek kılıçla.

türbanlı öğretmen

kendi ideolojilerini ve inançlarını çocuğuma empoze etmeyeceğinden emin olsam benim için sorun değil derim. yurt dışında bir okulda çalışıyorum. gerçekten burada çalışınca insanların dış görünüşlerine, inançlarına ve geldiği background'a göre yargılanmasının ne denli insanlık dışı bir davranış olduğunu daha iyi kavradım. gerek velilerin gerek iş arkadaşlarının sana sırf görünüşünden dolayı önyargılı davranması seni ciddi manada sarsıyor. demem o ki yaptığı işi hakkıyla yapıyorsa ve daha önce belirttiğim gibi kendi inanç setini empoze etmeye çalışmıyorsa çok da takmamak gerekiyor ne giymiş nasıl görünüyormuş ne takmış. önceden daha katıydım bu konuda ama benim kültürel background'umdan farklı insanlarla çalışmaya başlayınca ayrımcılığın ve önyargının yakıcılığını daha iyi kavradım.

galatasaray

otuz eylül 1998 imiş galatasaray-athletic bilbao maçı.birkaç ay önce babamı kaybetmişiz.son şampiyonluk kazanıldıktan bir gün sonra elime biraz para tutuşturmuş “formanı giy şu parayı da al bakkaldan canın ne istiyorsa al.şampiyon olduk” demiş… zaten birkaç gün sonra da vefat etmiş.verdiği iki kağıt paradan biri hâlâ durur.şu maç akşamı ev halkı bir odaya doluşmuş,yer yatakları serilmiş,hemen herkes uyur vaziyette.bir televizyonun ışığı bir de sobadan tavana vuran kızıl yansıma. hagi vuruyor topa,havada bir garip kavis… gol. kimseyi uyandırmamak için o eski köy işi ağır yorganın altında sevinçten deliye dönmesine rağmen gıkını çıkarmayan ben.ertesi gün okulda tenefüste ayağına her top geldiğinde “ o top nasıl öyle döner” diye kafa yorarken hagi'ye duyulan hayranlık ve onun takımında olmasının verdiği müthiş rahatlık.ders bitip de eve dönünce karşılaşılan o muhteşem kasvet. yaşasaydı babam şu maç öyle izlenmezdi. bu ihtimalde birkaç kez oynadım kafamda maçı. ne herkes aynı odaya doluşmuş oluyor,ne öyle çok da geç sayılmayan bir saatte uyuyan ev ahalisi var.ışık açık herkes mutlu.demem o ki en zor günlerimde bile mutluluğa dair her ne varsa senden gelmiş galatasaray.arasına hüzün sürülmüş keyifler…kafana göre abi,ister maç ver 3-0'dan ister bilmem ne. öyle şeyler yaşattın ki…edit:abartmasan mı ki artık ?

150 kedisi olduğu için evden çıkarılan kadın

su mama lobisini hafife aliyoruz bence. 150 kedi nedir lan?

erik ten hag

her ilk 5 senesinde sican, alex ferguson olacak diye bir sey yok. o zaman solskjaer'e de sabir gosterseydiniz, bu adamin ozelligi ne?

150 kedisi olduğu için evden çıkarılan kadın

kedi dilendiricisi kadındır. bu hayvan sevgisi falan değil, para kazanma yolu. biz de seviyoruz aq hayvan da 150 kedi ile yaşamak da ne demek?

150 kedisi olduğu için evden çıkarılan kadın

güzel kalbinden öperim onun. sabrı koyuymuş. profiline baktım, "şunu bunu yaptınız da noooldu hııı" diye soran kimseye "ananın amı oldu" yazmamış. valla helal. ben am'ın anatomisine kadar inerdim. estetik bir organ bence.aklıma olağanüstü bir fikir geldi: "madem çok seviyom bu kadını, kirasını ben ödeyeyim" di mi lan? bence öyle olması lazım. nasıl aklıma gelmedi hay bin fuck. ekşici olmama rağmen geç uyandım. bu kadına sempati besleyen herkes, kirasını ödemeli, hatta ev almalıyız. ahlağını-niyetini-kalbini-çabasını hoş bulmak olmaz. bu fikri öneririm ben beyinleri ile ünlü ekşici-z dostlarıma. bu orjinal bakış açısını kim yazarsa, debe'yi kapar kanaatindeyim. hadi tosunlarım, hadi aslan parçalarım. + ya canım benim bee, acıdım- ekşici dahi: acıdıysan evini aç lan.

yüzüklerin efendisi güç yüzükleri

damrod’un içinde bulunduğu saçmalıklar yüzünden ölürken kahkaha attığı, senaristlerin bir anda kafasının karışıp game of thrones’tan hallice bir sekans ile galadriel ile elrond'u öpüştürdüğü, asyalı ve siyah ork görmeyerek aleni şekilde ırkçılık yapıldığı, ork lideri adar’ın, elflerin ulu önderi gil galad’ı muhattap almayıp sıradan bir kurmay subay olan elrond’la pazarlık yaptığı, jef bezos’un kara para aklama amacıyla mı bu diziye bunca yatırım yaparak liyakatsiz senarist ve yönetmenleri doldurduğuna yönelik şüphelerimizin arttığı bölüm daha izledik.

anın fotoğrafı

görselgörselgörselgörsel“aimer ce n'est pas seulement aimer bien. c'est surtout comprendre”-françoise sagan

150 kedisi olduğu için evden çıkarılan kadın

avukatla falan uğrasmasın bence 150 kedi, 2 köpekle mahkemeye gitsin hakim anlar halinden.

şapka devrimini protesto edenleri idam etmek

(bkz: fetullaha her imkanı verip, darbe olunca da herkesi fetöcü ilan etmek)önce arkanızdaki boku temizleyin.

baykar'ın azerbaycan'da israil'e meydan okuması

ortada hiç baykar karşıtı haber yokken yine durduk yere mağduriyet yaratılan haber.

milletin keş gibi her yerde sigara içmesi

sigaranın hamalı olmak çok kötü bir durum.önce yemek altı, sonra yemek üstü sigara yakıyorsun. sırf sigara içebilmek için yemek yiyorsun.mekana gidiyorsun, ilk iş sigara içilen alanda masa arıyorsun.evde oturuyorsun, sırf sigara içmek için balkona geçip boş boş oturuyorsun. bir eylem yok, sadece sigara içiyorsun.10 yıl kullandım, ben de böyleydim. bu gerçeği fark ettiğimde bi zoruma gitmişti. bıraktım. bırakın.

çubuklu analiz

sadık izleyicisiyim, en sevdiğim taraftar kanalı ki son iki sayfa entry'nin yarısı bana aittir zaten, ama sevgili bülent ve alper ile yaptığı son yayını biraz ağır buldum ve bazı detayları eleştirmek isterim. sadık izleyicinin az kahrını çekeceksiniz babalar kusura bakmayın, özet geçeceğim;1- antalyaspor maçı sonrası yapılan bir yayında 1 saat boyunca hoca ve takım eleştirildi, yeri geldi ısı haritaları paylaşıldı, ama çok daha basit ve olumlu istatistiklere hiç değinilmedi;görsel2 golümüzü, 1 penaltımızı yemiş bir hakem çetesine rağmen usg gibi zor bir maçtan 3 gün sonra sıkıntılı bir deplasmanda rakibe 0.38 gol beklentisi, "0 büyük şans ve 0 kaleyi bulan şut verip" 1.98 gol beklentisiyle hiç de tesadüfi olmayan bir 2-0'lık galibiyet almışız, ben burada bu kadar eleştirilecek bir tablo, geriye giden bir oyun falan göremiyorum, maçı izlerken de göremedim.hocanın tercihiyle rakibi tartarak rölantide başlayan bir maç, 30'dan sonra yükseltilen vites, ikinci yarıda hocanın hem merkeze hem takım boyuna müdahalesiyle sahaya konan ağırlık ve baskı ile gelen skor, sonra tekrar rölantiye alınan bir oyun, yorucu fikstürde yorulmadan alınan tertemiz galibiyet, benim gördüğüm bu.7. haftada bu kadar zor bir ortamda takımın oyunun farklı fazlarını gayet bilinçli şekilde oynayabildiği bir senaryoda ben bu kadar eleştiriyi anlamsız buldum.2- ismail hocadan kusursuz bir miras kalmış gibi genel bir yaklaşım ve buna mukabil mourinho'ya işleyen düzeni yıktığı için sadece sizde değil, heryerde eleştiri var, ancak ismail hocanın sabit 11, yavaş set oyunu felsefesiyle 3 kulvara hiç uygun olmayan, sadece ligde çalışabilecek bir takım bıraktığını gözardı ediyoruz.geçen sene ismail hocanın takımı konferans oynadı ve sezon boyunca kendi kadro değerimizden daha yüksek kadroya sahip "tek bir takımla bile" oynamadık, bu sene ise 7. hafta itibarıyla 2x lille ve gs olmak üzere 3 maç yaptık, daha da tonla yapacağız. geçen sene 30 milyonluk takımlara karşı ben 8 oyuncumu dinlendireceğim çalıştı ama bu sene manchester'a, bilbao'ya karşı yapamazsın. orada patladığında onun mental ve fiziki yüküyle ligde de patlarsın, sergen'ler, avcı'lar bu kaderi paylaştılar.yani işin esası ismail hoca'dan mental seviye harici teknik/taktiksel olarak hiç de iyi bir miras kalmadı, zaten sezonun 2. yarısında ecel teri dökmeden kazandığımız maç da yok gibi. sezon dinamikleri çok çok farklı ve 3 kulvarda da yarışı sürdürebilmek için o dinamiklerin yıkılması, yeniden inşaası gerekiyordu.takdir edersiniz ki zengin oyunu oturtmak zaman alıyor, sezonun 7. haftası yeni bitti, bismillah.3- ilk maddede de belirttiğim gibi hakem çetesinin 2 golümüzü, 1 penaltımızı yediği, rakibin kimine göre 1, kimine göre 2 kırmızı kartını vermediği, bana göre ülke tarihinin hakem yönetimi olarak en skandal maçında hakem eleştirisi çok çok yetersiz kalmış.4- son olarak, babalar... kaleye 0 isabetli şut çekilen, livakovic'in "0" kurtarış yaptığı bir maçta toplamda 3 kişi maçın 3 oyuncusuna livakovic'i nasıl yazdınız ben en çok buna hayret ettim, yapmayın:)görselvelhasıl;senelerdir takip ederim bu programı, bana göre yapılan en kötü yayındı şu ana kadar.bu kulübün mourinho gibi bir hoca tarafından yönetilmesi tarihte birkaç kez yaşanabilecek ve keyfini çıkarmamız gereken bir detay. bunu anlayabilecek insanlar bu ülkede sınırlı sayıda, sizi de bu sınıfta değerlendiriyorum, tavsiye vermek haddime değil ancak ülke şartlarının getirdiği sabırsızlık, camiaya belli kitlenin bilinçli şekilde sürekli bastığı olumsuzluk sizi de etkisi altına alırsa biz yandık, son haftalarda buna dair emareler gördüğümden yazdım bu entry'i.taraflı yayın, polyannacılık yapın demiyorum tabii ki, ama son 5 haftada 9 gol atmış takıma kendi evinde kaleyi bulan şut attırmamak da takım savunmasının geliştiğini gösteren olumlu detaydır mesela, sizi izleyen olumlu detayları da duymayı bekler, beklemeyenin izleyeceği çok yayın var zaten, piyasa yıkılıyor.

fulya öztürk'ün beyrut'ta saldırıya uğraması

her zaman haber yapmaya gidip haber olan tek gazeteci

milletin keş gibi her yerde sigara içmesi

okulun etrafında çocuklarını beklerken içenler birgün canım sıkkın olacak şekerim düşecek falan başlıycam içeceğiniz boka. öyle böyle salak değilsiniz. size lugatım yetmiyor haa yeterde +18.

sahip olunan mesleğin en güzel yanı

avukatların işlerini yaparken özgür ve bağımsız olması.evet görünüşte müvekkillerinin çıkarını korumak için müvekkillerinin istekleri doğrultusunda hareket ediyor gibi görünür ama durum bu kadar basit değildir.çoğu kez müvekkillerine rağmen müvekkillerinin hakkını müdafa etmek için müvekkillerinin istekleri dışında tutum sergilerler.

akbank

akbankın şu 3-4 senedir yaşattığı rezaleti yaşatan başka banka olsa şimdide kayyum atanırdı. kim koruyor lan bu bankayı ?

sözlük yazarlarının şiirleri

sessiz zavallı bir tortuyum hayattamartılar bile tenezzül etmiyorlaryok sayılıyorum leş kokan dereboylarındaher gün yaşamak için , her an ölüyorum...hâkir görülüp katlanılıyormuşum...sabrediliyormuş benliğime mavi gökyüzüymüş riyakârmeğer ruhum ne kadar necismiş sizeher gün ölmek için , her an yaşıyorum...animal deist

baykar'ın azerbaycan'da israil'e meydan okuması

ilk defa zincirleme troll tamlamasına şahit olduğum başlık.hani eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürtecek cinsten derler ya, gecenin bilmem kaçında art arda girdilemisler yana yakıla. hani çocuklar sokakta oyun oynarken yanlışlıkla bir b.k yer de yakalanacaklarini anlayınca heyecanla karışık sacmalayarak yaptıklarını itiraf etmeye cabalarlar ya, bunlar da sanki o şekilde bir telaşa kapilmislar. lakin şimdi bu yaptıkları yüzünden benim gibi bir çok eşeğin aklına karpuz kabuğunu düşürdüler bile, o derece stratejiden bihaberler. bunun adı ön almak değil ki lan, bu bildiğin tutuşma durumu. neyse, baykar sonuçta özel bir firma, yerli ve milli gururumuzdur. istediği devletle, istediği anlaşmayı yapabilir en nihayetinde. saçmalamayın yahu.

beyaz tenli kadın iticiliği

kiri çok belli ediyo

türbanlı öğretmen

şimdiye kadar çalıştığım en atatürkçü hocalardan birisi başörtülüydü hem de din kültürü hocasıydı. insanların endişelerini tabi ki anlıyorum ama artık inançlarını sorgulamasak mı?

beyaz tenli kadın iticiliği

beyaz tenli kadın beni en fazla yatağa iter. o da gerçek olamaz rüyadır herhalde

türbanlı öğretmen

dindar,karşı taraf üzülmesin diye elimizden geleni yapıyoruz. hep onlar mağdur. ama bunlar da yaşanıyor: imam hatip'te baş örtüsü takmayan öğretmenin odasının kapısı balyozla kırıldı. bunu yazarken o kadar sıkıldım ki… bu çıkmaz hem türkiyede hiç bitmeyecek hem de müslüman ülkelerde. islam barış demekti değil mi? geçiniz.

içkisi kumarı sigarası bile olmayan adam

bu insanlar ciddi anlamda kalitelidir. toplumun yüzde 70'inin üstündedir. eğer potansiyelinin farkın varırsa kısa sürede zengin olacaktır.şöyle düşün. herkesin sigara ve alkol tükettiği, maç kuponu doldurduğu bir toplumda kafanı kullanmış ve bunlar zararlı diyerek uzak durmuşsun, kendini dizginlemişsin. kötü şeylerden uzak duracak kadar zekisin, kendini kontrol edebilecek kadar erdemlisin. sen bu toplumun elit, üst düzey ve kaliteli kişilerinden birisin. bu toplumun ilerlemesi için bir lokomotifsin.birazcık kendini ittir hakettiğin maddi zenginliğe ulaşacaksın. potansiyelinin farkına var diğerleri gibi kalma sen çok daha iyilerine layıksın.

türbanlı öğretmen

öğretmen, ders dışında kendi ideolojilerini çocuklara aktarmaya çalışıyorsa bu yanlış bir şeydir. her birey özgürdür. başında örtü olsun olmasın, isterse derse süper miniyle gelsin. ama o dersi en güzel şekilde öğretsin. gerisi önemsiz.

türbanlı öğretmen

başörtüyü falan geçtim, millet inşallah maşallah denmesinden bile rahatsız oluyor hâlâ. şaka gibi lan. yıl oldu nerden baksan 2025. alooo, bu sözleri ateistler bile kullanıyor alışkanlıktan. ayrımcılık için başka kriterler bulun.

rutini huzur sanan insanlar

"mesele rutin hayat değil.mesele mutsuzluğum... " der paulo coelho "elif" te. ki çok da güzel bir tespittir. insan rutinlerini niçin yaptığının farkındaysa; rutinleri ile becerisini, zekasını ve ruhunu besliyorsa niçin huzurlu olmasın? yeter ki enerjimizi sömüren insanlar etrafımızda olmasın, o rutinlerin hayatımıza kattığı bir anlam olsun.

türbanlı öğretmen

iyi bir insan, iyi bir öğretmen olabilir bundan hiç kuşku duymam ,ne var ki bilimin kuşku ve sorgulama ile gelişeceğini, özgür düşüncenin,birey olmanın kul olmaktan çok daha değerli olduğunu anlatabilecek mi kuşku duyarım...

kolaylaştırınız zorlaştırmayınız

şu an bir kadın veya erkek, evinden hazırlanıp çıksa. birileriyle tanışabileceği bir ortama girse ve bir insandan hoşlansa. hayat görüşü müsaade ediyorsa geceyi onunla geçirip sabahında o kişinin yanında uyanabilir. yani çekim duyduğu bir insana "kavuşması" 12 saatten az sürebilir.bakın bir haram. o harama ulaşmak ve işlemek ne kadar kolay.bir de iki inançlı insan için aynı senaryoyu düşünelim, harama tevessül etmeyecek iki insanın birbirinden hoşlandığını varsayalım. bu iki insanın helal dairede bir araya gelip beraber uyanabilecekleri bir sabaha erişmeleri, yani kavuşmaları, güncel şartlarda minimum bir yıl.önce biraz tanıma süreci adı altında zaman, sonra sanki çok kötü bir şey isteniyormuş gibi mahçup ve tedirgin bir şekilde aileleri haberdar ve razı etme süreci, maddi hazırlık adı altında tarafların birbirlerini keyfince bekletmeleri, isteme söz nişan gibi gereksiz prosedürlerle oyalanma, sırf yurtdışından dayı gelecek düğüne katılacak diye, mobilya yetişmedi diye, filanca salonda yer yokmuş diye ileri atılan tarihler, atama terfi okul şu bu beklemeler.. neler neler. bakın bir helal. o helale ulaşmak ve yerine getirmek ne kadar zor.hadi diyelim sabrettiler beklediler sonunda kavuştular. nasip, bugün bir yarın iki derken, üç beş yıl sonra birtakım problemler meydana geldi ve neticede çiftimizin arası açıldı. artık bir arada olmak istemiyorlar. yolları ayırıp başka limanlara yelken açmak istiyorlar.başta verdiğim örnekte olduğu gibi, haram yoldan bunu yapmak, yani aldatmak isterlerse bu yine yarım günlerini bile almaz. haram olan seçenek yine ve yeniden, çok kolay.gelgelelim aralarındaki meseleyi helal yoldan çözmek yani boşanmak isterlerse, evlenme sürecinde olduğu gibi bu defa da minimum bir yılı göze almak zorundalar. karar verme aşaması, mahkemeye başvurma gün alma, ailelere açıklama ve engelleme çalışmaları ile boğuşma, çıkan tatsızlıklarla mücadele, bilmem hangi tarihe verilen duruşmalar, velayet ve mal paylaşımı davaları, yeni düzen kurma çalışmaları derken, evlilik sürecinden daha zor bile olabilir boşanmak.bakın yine bir helal. o helali yerine getirmek, haramla kıyaslandığında ne kadar zor, uzun ve çetrefilli.---geçenlerde bir tanıdığın düğüne hazırlık sürecine şahit oldum ve tüm o bitmek tükenmek bilmeyen süreç bana bunları düşündürdü. artık kesinkes emin oldum ki, toplumda haramların artmasının nedenlerinden biri de, helallerin elbirliği ile zorlaştırılıyor olması. imtihan dünyası. elbette doğru olanı yapmak her zaman yanlıştan daha zor olacak. buraya kadar bir sorun yok. ama bu zorluk ve kolaylık arasındaki makas öyle anlamsızca açılmış durumda ki, insan bir noktada haramdan da helalden de korkup tüm bu tantanadan uzak kalmak isteyebilir. ki şu an toplumda yaşanan ve ileri yıllarda da muhtemelen fazlasıyla yaşanacak olan şey tam olarak bu: evlilik, aile, çocuk kavramlarından uzaklaşılması sorununun nedeni tam olarak bu. aslında çok basitçe yerine getirilebilecek şeylerin, zorlaştırılması, sündürülmesi, uzatılması.. özel dizayn edilmiş parkur gibi sayısız engel konulması.kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız hadis-i şerifinin hikmetini hiç bu kadar idrak etmemiştim. buralarda, "evlilik başarı mıdır" diye bir konu var çok fazla konuşulan. evet, rahatlıkla söyleyebilirim ki, bir inanan insan için, evliliği alternatifsiz bir yol olarak gören bir mümin için, mevcut şartlarda evlenebilmek bir başarıdır. aynı şekilde, allah'ın razı olacağı şekilde bir boşanma süreci yönetebilmek de bir başarıdır. helallerin bu denli zorlaştırıldığı, haramların ise çocuk oyuncağı olduğu bir toplumda, helalde ısrar etmek, helalin mümkün olmadığı durumlarda en azından haramdan korunabilmek takdire şayan bir başarıdır. "benim başarım ancak allah'ın yardımı iledir."* ayetini de göz önünde bulundurursak, rabbim hepimizi bu başarıya muvaffak kılsın.ekleme: bir kaç arkadaş, iyi niyetle uyardılar, allah razı olsun. şunu not düşmek isterim ki bu bir "harama bahane bulma" yazısı değil. toplumsal bir eleştiri yazısı. her fırsatta yüzde doksan dokuzunun müslüman olması ile övündüğümüz(!) toplumumuzun dinamiklerinin aslında islami esaslarla ne kadar ters düşen geleneklerinin olduğuna dair bir tespit sadece. haram ve helaller konusunda nefsiyle mücadele halinde olan her müslüman bilmelidir ki, haramın bahanesi olmaz. her birey, toplumun normlarını elinin tersi ile itip, rabbinin emir ve yasaklarını her şeye rağmen uygulamakla sorumludur. "ama bizim toplumda helal zordu" bir mazeret değildir. haram, her şartta haramdır. sorumluluk da insanın kendisine aittir. allah'ın huzuruna çıkıp yaptıklarımızdan hesaba çekileceğimizi unutmadan, şartları helal yönde değişmeye zorlayın ve dua edip allah'a sığının. "..evlenmeye güçleri yetmeyenler de, allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar.."*

kadınlardaki kimseye ihtiyacım yok tribi

(bkz: erkeklerdeki bana ihtiyacın var tribi)

devamlı gürültü yapan saygısız komşu

eski panama devlet başkanı manuel noriega aranırken vatikan konsolosluğuna sığınmıştı. burada cia'in dışarda yaptığı yoğun gürültüye dayanamayıp 1 ay sonunda teslim oldu. gürültü, insanı bazen havadan, sudan bile nefret ettirir. düzenli yapılan gürültü yüzünden hayatı alt üst olan, psikolojik sorunlar yaşayan insanlar gördüm.buradaki temel sorun, türk toplumundaki "beni etkilemiyor ki, banane ben neden karışıyorum" ahlaksızlığı. apartman içinde yoğun ses yapan insanları herkes duyuyor ama kapısını kapatıp sadece alt katındaki insana bırıkıyor. kimse destek olmuyor, sorun da büyüdükçe büyüyor. insanlar çocuklarını artık hayvan gibi yetiştiriyor. evde deli dana gibi sürekli ses yapan, bağıran, yerlere vuran, top oynayan hatta ailece oynayan ahlaksızlar yüzünden alt katlarda oturan insanlar cinnet geçiriyor. bakın baştaki manuel noriega örneğini boşuna vermedim! insan psikolojik tecavüze uğradığında sağlıklı düşünemez, özgürlüğünden bile vazgeçer! türkiye'de hukuk, dayanışma, namus, şeref gibi olgular işlemediği için insanlar çaresizlikten bir an cinnet geçirip her şeyi yapabilir... apartman içine gelen gürültü alt kattında oturan insanı kesinlikle taciz ediyordur. burada tüm sakinlerin bir olup gürültü yapan şerefsizleri apartmandan atması lazım. birinin sorunu herkesin sorunudur... çocuk yapmak, sorumluluğunu almak ailenin görevidir, alt katta oturan insanı 7 24 ya da 7 12 taciz edip tüm hayat kanallarını işgal edemezsiniz. dediğim gibi cinnet 1 sn iştir, hayatınıza mal olur. insan gibi oturun, belli saatlerde asla gürültü yapmayın, çocuğunuz varsa 1 saat maksimum günde gürültü yaptırın, sürekli yapacağı gürültü tamamen sizin yaptığınız gürültüdür. "çocuk bu, çekeceksin" falan diye artislikler sakın yapmayın, adamın tekine denk gelirsiniz hayatınız kayar. "hukuk benim yanımda, çocuk ya bu ehebe, gitsin şikayet etsin" vs... bakın bu ülke artık herkesin her şeyi yapabileceği, delirmenin eşiğinde bir ülke. alt katındaki düzgün adamdır, bağırır çağırır baktı olmuyor çeker gider, sonra infaz yasasıyla son 4 yılda dışarı saldıkları 2 milyon katil, tecavüzcü vs... suçlulardan biri denk gelir hiç sesini çıkarmaz kuytu köşeyi bekler! çocuklarınızla, gürültünüzle insanlara işkence yapmayın. çocuk sizin, ev sizin, gürültü sizin... alt katın ya da üst katın sana ait değil! kimse seni ve senin gürültünü çekmek zorunda değil...

türbanlı öğretmen

çocuğumun 40 yaş civarı fen bilimleri hocası türbanını çıkaralı 5 yıl oluyor. gazası mübarek darısı diğerlerinin başına olsun…

evde kalmış erkeklerin ortak özellikleri

120 adamla yazışan, 36’sıyla görüşmüş, 15 tanesi ile yatmış bi kadın ile evlenmek istemiyor, emin olun.

milletin keş gibi her yerde sigara içmesi

sigara içen bazı insanlara hayret ediyorum gerçekten. bakıyorum hali vakti yerinde, zengin, yakışıklı/ güzel, harika bir ailesi var fakat gerizekalı gibi sigara içiyor. bu bencillikten, sağlığını hiçe saymaktan, leş gibi kokmaktan, sahip olduğun güzelliklere şükretmemekten, paranı çöpe atmaktan başka birşey değil.

türbanlı öğretmen

evrensel değerden kastı sünni islamdır.

beyaz tenli kadın iticiliği

ay tenli kadın diye uğruna şarkı yazılmış kadındır. ilk entry trol olabilir bilmiyorum ama son dönemde insanlarda standardize bir zevk oluşmaya başladı. eskiden kimi beyaz tenli kimi esmer kız severdi. kimi sarışın erkek kimi sakallı erkek severdi. şimdi bakıyorum da standart kadın-erkek profili çizilmiş herkes onu arıyor. çünkü herkes “social media approved” bir sevgili istiyor, kimse sosyal medyada paylaşamayacağı sevgili dahi istemiyor. çok komik artık her şey…

anın fotoğrafı

görselgörseldoğanın güne uyanma ritüeli.

devamlı gürültü yapan saygısız komşu

bir de cahil saygısızların tümünde yazılı olmayan bir kural gelişmiş; "saat 12 bile olmadı"bu saati size kim verdi de kendinizi 12'ye kadar yapacağınız her türlü rezillikte haklı çıkartmaya çalışıyorsunuz?siz hangi kurala uydunuz da saat 12'yi kural olarak benimsediniz?hepinizin amkym.

devamlı gürültü yapan saygısız komşu

bu yüzden birileri elimde kalacak. hayvan desem hayvan değil. gerizekalı desem gerizekali değil. yorgun argın eve gelip bir de gürültü duyunca çıkıp birilerini gebertesim geliyor.

devletin kontrolü kaybetmesi

anlayamadı insanlar. michael jackson ne güzel demişti oysa ki (bkz: they don't really care about us). yetki sahibi kimsenin sikinde değilsiniz. daha açık nasıl söylenebilir bilmiyorum. adamların derdi asayiş, adalet, refah, özgürlük falan değil. değil yahu niye hala ölüden göt istiyorsunuz? adamlar sizi sömürmeye gelmiş. en verimli biçimde halkı ve devletin kaynaklarını sömürüyorlar. devlet, kontrolü bu düzenin devam ettirilmesi üstüne kurmuş durumda. sokağa çıkıp protesto et bakalım nasıl kontrolü eline alıyor devlet. bana son 10 yıldır sadece vatandaşın hayrına yapılmış tek bir devlet icraati söyleyin. hepsinde bir rant hepsinde bir kişisel menfaat var.27.8 milyon gerizekalı oy vermiş bu düzene. bırakın sıyırsınlar dibine kadar.

narin güran

ooo tübitak mı? tamam ya soruşturma güvenli ellerde imajı yaratıp bir iki hafta daha zaman kazanma taktiği ile oyalanıyoruz. söyleyecek çok şey var içimize atıyoruz ama suçlular bulunmayarak yada açıklanmayarak bu çocuğun hem bedenine hem de sembol haline gelen masumiyetine yapılan işkence arşa değecek bir hal aldı. adaletten yana ümidi çoktan kestik de hatırası canlı kalsın ibret olsun diye yazıyoruz.

türbanlı öğretmen

sanırım 97-98 yıllarındaydı, ortaokulda türkçe dersinde başörtülü bir öğretmenimiz vardı. milli eğitimden müfettişlerin geleceği gün aylar boyunca başörtülü olarak gördüğümüz kadın tam müfettiş gelmeden birkaç dakika önce ani bir şekilde baş örtüsünü çıkardı çantasına koydu. müfettişler gidince tekrar taktı. o an bütün sınıf buz kesti. öğretmenin içinde bulunduğu psikolojik huzursuzluğu bütün sınıf o yaşımızla gayet görebiliyorduk. çok üzülmüştüm. o dönem o kadına bunu yaşatanlar bokun bir rengi. ilerleyen yıllarda bunu malzeme yapıp oy toplamaya çalışanlarda bokun farklı rengi. tiksiniyorum bu ülkede siyasetçilerden ve siyaset yapan şakşakçı halktan

izmir

denizin kokmasının dere mere ile alakası yok pislikle alakası yok. ulan ekşide bir tane ekolog yok mu lan yazsın bana bırakıyorsunuz bu işi?gazlar sıvılarda soğukta çok iyi çözünürbalıklar sudaki çözünmüş oksijeni kullanırhava çok sıcak olursa suda yeterince oksijen çözünmezo oksijen bir anda sudan kaybolmazsudaki oksijen çok sıcak yaz aylarının özellikle sonunda çok düşük seviyelere gelir.çok düşük oksijende balıklar suda boğularak (evet bildiğiniz havasızlıktan boğularak) ölürölen balıklar çürüyünce çok kokar o koku da başınızı döndürür.bununla birlikte sıcak suda ölen balıklarla organik besin artar ötröfikasyon artar zincirleme bize girer.yeter artık arkadaş küresel ısınma anamızı belleyecek hala chp de akp de.edit: niye başka yerde bu balıklar ölmüyor diye mesaj kutuma abanan troller için edit: https://amp.theguardian.com/…thousands-of-dead-fishhttps://www.bluewin.ch/…fish-mortality-2305532.htmlhe amk hiç başka yerde yaşanmıyor. araştırma özürlü 15 iqler sizi.